SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAŞAM VE MODA
- EvRiM ARıCaN
- 11 Şub 2021
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Mar
Pasifik okyanusundaki çöplerin 87.000 ton olduğunu ve 8. kıta diyebileceğimiz büyüklükte bir alan kapladığını biliyor muyuz?
Peki bu çöpten kıtayı daha önceleri mikro çöpler oluştururken son yıllarda büyük çöp parçalarının artarak mikro çöpleri geçtiğini.

Daha konforlu yaşamak adına yaptığımız üretimler ve bu üretimleri yapmak için seçtiğimiz metotlar dünyamızı baş edemeyeceği bir atık yüküne maruz bırakıyor. Yarattığımız attıkların geri kazanılamayan çöpler olarak varlığını dünya üzerinde sürdürmesi hızlı bir çevre kirlenmesine sebep oluyor. Kontrol edemediğimiz bu süreç dünya doğal kaynaklarının hızla tükenmesi ve doğal yaşamın yok olması gibi sorunlarla bizi yüz yüze getiriyor. Bu hızla tüketmeye devam edersek:
Önce yüzümüze düştüğünde keyif aldığımız yağmurları,
Soframıza koyduğumuzda keyifle yediğimiz nimetleri,
Gölgesinde dinlediğimiz ağaçları,
Cıvıltıları ile keyif aldığımız kuşları,
Sularında oynadığımız akarsuları, gölleri
Daha birçok doğal kaynağı kaybetmeye büyük bir hızla devam edeceğiz.
Eğer buna hep birlikte dur demezsek yaşayacak bir dünyamız da olmayacak.
İşte tam da bu sebeplerden sağlığı alarm veren dünyamızı iyileştirmek ve daha kötüye gitmesini önlemek için sürdürülebilir olmaya çalışıyoruz. Tüm sektörler ve tüketiciler üzerimize düşen görevlerimizi yapmak adına gerekli adımları atmaya çaba sarfediyoruz. En basit dille; yapmaya çalıştığımız şey kısa vadede ürettiklerimiz ve tükettiklerimizle çöp üretimimizi olabildiğince azaltmak, uzun vadede sıfır’a indirmek.
Peki Moda endüstrisi ve sürdürülebilirliğin nasıl bir ilişkisi var ?
Dünyadaki çevre kirliliğinin baş rol oyuncusu petrol endüstrisi ve hemen arkasından da ne yazık ki tekstil endüstrisi geliyor.
Daha iyi anlayabilmek için tekstil endüstrisinin küresel kirlenmedeki payını rakamlarla açıklamak gerekir:
20 yıl önce dünya nüfusu 6.114 milyardı. Bugün 7.837 milyar. Yirmi yılda dünya nüfusu %22 oranında artış göstermiş.
Buna karşın 20 yıl içinde tekstil üretimlerinin artış oranı ise %400 .
Tekstil endüstrisi her yıl 80 milyar parça giysi üretmekte.
Bu miktarda bir üretimin yapılıp satılabilmesi için ürün kalitesinin, işçi maliyetlerinin diplere çekilmesi aynı zamanda kalitesi düşük bir ürünün kaliteli hissi verebilmesi için de kullanılan kimyasalların ve moda çizgisinin yükseltilmesi gerekiyor.
Peki tüm bu negatif gerekliliklere karşı bu ürünlerin satın alındıktan sonraki kullanım durumları ne şekilde ilerliyor inceleyelim.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki:
Büyük annelerimizin sahip olduğundan 5 kat daha fazla kıyafete sahibiz ve satın aldığımız ürünlerin bir çoğunu ihtiyaçtan değil sadece güncel kalmak için satın alıyoruz.
Aldığımız her kıyafeti çöpe atmadan evvel sadece 7 kez giyiyoruz.
Kadınların çoğu dolaplarındaki kıyafetlerin %20 ile %30 unu kullanıyor.
Amerika’da bir kişinin yıllık tekstil çöpü üretimi 35 kg.
Tekstil tüketiminde geldiğimiz bu durum için yapılan üretimlerde kullanılan kimyasalları inceleyelim:
Greenpeace yayınladığı ve major firmalarında dahil olduğu “dirty Laundry -2” raporunda markaların ürün gruplarının %63’ünde insan sağlığına zararlı ama kullanılması yasak olmayan 11 kimyasala rastlandığını duyurdu.
Her 1 kg’lık tekstil ürününün istenilen etkiyi verebilmesi için yine 1 kg kimyasal kullanılması gerekiyor.
Dünya çapındaki üretilen tüm kimyasalların %23’ü tekstil endüstrisi için kullanmakta.
Dünya deri endüstrisinin %80’i ülser, dermatit ve alerjik cilt reaksiyonlarına sebep olan chromium kimyasalını kullanmakta.
Tekstil endüstrisindeki temiz su kullanımını ve atık su üretimini inceleyelim.
Dünyadaki atık suyun %20’si tekstil endüstrisi tarafından üretilmekte.
Tekstil endüstrisi her yıl 1.5 trilyon litre su tüketmekte.
Her yıl 200.000 ton atık suyu çevreye bırakmakta.
Sadece Bangladeş’te her gün 22.000 litre toksik atık nehirlere bırakılıyor.
Dünyadaki temiz suyun %2.6’sı pamuk üretimi için kullanılmakta. 750 milyon kişinin temiz içme suyuna ulaşamadığı dünyamız açısından bu oran tekstil üretimine ayırmak için çok fazla bir miktar.
Sıraladığım bu maddeler buzdağının görünen yüzü daha detaylı inceleme yapmak isterseniz linkler: Sustainyourstyle, Dirty laundry-1, NYtimes
Ortaya konulan tüm bu sebeplerden dolayı dünya tekstil endüstrisi hızlı bir değişim sürecine girdi. Hızla gerekli adımları atıyor. Major tekstil markaları tüketicilerin beklediği taahhüdleri vermeye devam ediyor. Bu alanda olumlu adımlar atılıyor.
Adidas, Nike, Puma, Salomon, On running gibi firmalar üretimlerinde sürdürülebilirliği sağlama konusunda yaptıkları yatırımlarla başı çeker durumdalar.
Aynı şekilde Fast Fashion’ın en güçlü temsilcisi Inditex’in de bu konuda taahhütleri mevcut .
“2015 yılında Nielsen tarafından hazırlanan bir sürdürülebilirlik raporu, tüketicilerin% 66'sının çevre dostu giysiler için daha fazla para ödemeye istekli olduğunu ortaya koydu.
Zara'nın sahibi perakende devi Inditex ,Temmuz ayında bir sürdürülebilirlik taahhüdünü açıklayarak, tüm giysilerinin 2025 yılına kadar sürdürülebilir veya geri dönüştürülmüş kumaşlardan yapılmasını istediğini söyledi.”
Aynı süreçte dönüşüm malzemelerden yapılmış , sürdürülebilir koleksiyonları ve ‘sıfır karbon’ sloganları ile yeni markalar da pazardaki yerlerini almaya başladılar.
Geldiğimiz noktada markalar ve üreticiler için durum gösteriyor ki artık sürdürülebilir olmak kurumlar için birincil sorumluluk. Markaların bu sorumluluk bilincini esas alarak inşa edilmesi veya sürdürülebilir olmak adına gereken dönüşüm planlarını hızla uygulamaya almaları gerekiyor. Tabii ki zincirin halkaları birbirine bağlı birçok markanın bünyesinde üretimi barındırmadığını düşündüğümüzde bu markalara fason üretim yapan büyük , orta , küçük tüm işletmelerin de vakit kaybetmeden bu süreci başlatmaları gerekiyor.
Tüketici açısından baktığımızda da durum farklı değil. Yapılan araştırmalar tüketici hareketlerinin fast-fashion anlayışına dur dediğini ortaya koyuyor. Kullan at yapısından ihtiyacın olan kadar al ve kullana dönüşüyoruz. Yeni lüks anlayışı olarak sürdürülebilir ürünleri tercih ettiğimiz ortaya çıkıyor. Yeni dönemde ne kadar çok ve moda kıyafetinin olduğunun bir havası olmayacak gibi… Düşünce yapımızdaki bu değişiklik ve çevremize karşı daha duyarlı hale gelmiş olmamız üretim biçimlerinin değişmesinin önünü açıyor.
Ucuz , düşük kaliteli ve moda ürünlerden, değerli , hibrit ve moda ürünleri tercih etme dönemine geçiyoruz.
Yazımın başındaki tüm negatif durumların sonunda pozitif bir değişime giriyor olmamız , hepimiz adına umut verici…
Bir sonraki yazımda markaların bu alanda yaptıkları çalışmalardan ve bu çerçevede moda geleceğinin nasıl şekilleneceğinden bahsedeceğim.
Sevgi ve Sağlıkla Kalmanız dileğiyle,
Evrim Berrak
Çok teşekkürler
Doğanın bize ihtiyacı yok ancak biz insanların doğaya kesin ihtiyacı var. Bu nedenle yaşayabilmemiz için doğaya çok ama çok saygılı olmamız gerektiğine tadık olduk Covid19 döneminde. Doğaya ve çevreye duyarlı teksitil ürünlerine dönüşebilme sürecinde DEF'in çok önemli katkı sağlayacağına gönülden inanıyorum. Yolunuz açık olsun......